Küçük bir İber Yarım Adası turu sırasında Porto seyahati gerçekleştirdik. Kıta Avrupa’sının batı kıyısında Douro nehri’nin Atlas Okyanusu’na döküldüğü deltada kurulu bu küçük şehir; Porto gezisi yapanlara her metrekaresinde romantizmi yaşatırken, erkek erkeğe gitmenin küçük bir burukluğunu bırakıyor üzerimizde. Porto’da yapılacaklar oldukça fazla ve Portekiz’in başkenti Lizbon’a nazaran daha az ziyaret edilen bir destinasyon.
Hırçın okyanusu (Kışın gitmiştik) birden kesen şehir ve sakin Douro nehrinin iki yakasına kurulu Oporto ve Vila Nova de Gaia şehirleri (kısımları), kanalları, rengarenk evleri, temel Arap mimarisinin üzerine Endülüs bezemesi, şirin trenleri, şaraphaneleri, Porto şarapları, şarap taşıyan nostaljik gondolları, füniküleri, Portekizlilerin futbol merakı, geç kararan hava, çok geç başlayan gece hayatı, biraz suratsız ve nispeten soğuk insanları, deniz mahsulleri ile Porto birçok kişi için Venedik‘in ve Paris’in de dahil olduğu listede romantizmin başkenti. Hem de Porto’da gezmek diğer iki arkadaşa göre çok daha ekonomik.
Tüm Avrupa’da olduğu gibi Portekiz gece hayatı geç saatlerde başlıyor dersek az demiş oluruz, eğlence ve gece hayatı burada çok çok çok çok geç başlıyor. Porto’da yaşayan insanların iş sonrası akşam uykusu ve aile ile zaman geçirme gelenekleri var. Portekizlilerin sabah kahvaltı yapmamaları da yerel kültüründen çok erkenden uyanamamaktan bizce.
Portekiz gece hayatına dalmak için saat 23.30 sıralarında gençlerin uğrak yeri sayılan bir mekana oturuyoruz ve insan yok, herhalde herkes uyuyor deyip dönecekken iyi ki yerel birilerine sormuş ve beklemişiz, az önce inin cinin top oynadığı caddede 00:30 – 01:00 gibi ayakta takılacak yer kalmıyor. Porto’da iyi mekanlara gidecek kadar kalmadık ama bar/kulüp öncesi ön eğlence, yeme içme faslı 12’de falan başlıyor ve 2- 2:30 gibi anca Porto’nun gece mekanlarına geçiliyor diyebiliriz. Porto’da geçirebileceğimiz enerjik bir gecede, sabah erken saatte yolcu olmak açıkçası üzücüydü.