ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’dan ayrılmadan önce Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile yaptığı son görüşmesinde, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini masaya yatırdı. Lima’da düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında gerçekleşen bu toplantı, Çin-ABD ilişkilerinin hangi yönlere evrileceği konusunda önemli ipuçları verdi. Xi’nin açıklamaları, gelecekteki ABD yönetimiyle ilişkilerin şekillenmesi açısından büyük önem taşıyor.
Çin-ABD İlişkilerinin Kritik Önemi
Xi Jinping, iki ülke arasındaki istikrarlı ilişkinin sadece ABD ve Çin için değil, tüm dünya için kritik olduğunu vurguladı. Pekin’in, yeni bir ABD yönetimiyle çalışmaya hazır olduğunu belirten Xi, özellikle Donald Trump’ın olası Beyaz Saray dönüşü hakkında daha temkinli bir yaklaşım sergiledi. Trump’ın geçmişteki korumacı politikalarını hatırlatan Xi, bu tarz söylemlerin Çin-ABD ilişkilerinde yeni bir krize yol açabileceğini belirtti. Ancak, Xi’nin Trump’a yönelik eleştirileri, ismen değil de daha genel bir uyarı şeklinde yapıldı.
Biden ise görüşme sırasında, 2011 yılından bu yana Xi ile birçok saat geçirdiğini ve her zaman açık ve samimi bir diyalog sürdürdüklerini belirtti. “Birbirimizle asla dalga geçmedik,” diyen Biden, bu tür açık konuşmaların yanlış anlamaları önlediğini ve rekabetin çatışmaya dönüşmesinin engellendiğini vurguladı. Biden’ın açıklamaları, Çin ile olan ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koyarken, her iki ülkenin de birbirine olan bağlılıklarının gelecekteki denklemleri şekillendireceği izlenimini verdi.
Kuzey Kore’nin Nüfuzu ve Rusya’ya Destek
Toplantının dikkat çeken bir diğer konusu ise, Kuzey Kore’nin Rusya ile olan ilişkileriydi. Başkan Biden, Xi Jinping’e, Çin’in Kuzey Kore üzerindeki nüfuzunu kullanarak, Pyongyang’ın Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına desteğini azaltması gerektiği konusunda baskı yapması bekleniyordu. Ancak, toplantıdan bu konuda somut bir adım atıldığına dair bir açıklama gelmedi. Bunun yerine, Biden, Xi’nin Rusya ile Kuzey Kore’nin oluşturduğu işbirliğini eleştirerek, bunun dünya güvenliği üzerinde ciddi tehditler oluşturduğunu belirtti.
Xi’nin Rusya ve Kuzey Kore arasındaki bu tehlikeli işbirliğine göz yummadığı ancak doğrudan müdahale etme konusunda adım atmadığı görülüyor. Pekin’in, Pyongyang’ın hareketlerini dizginleme konusunda daha fazla adım atıp atmayacağı, ABD ile ilişkilerin geleceğini şekillendirecek önemli bir faktör. Çin’in bu konuda daha aktif bir rol alıp almayacağı ise belirsizliğini koruyor.
Trump Döneminin Gölgesinde İlişkiler
Donald Trump’ın başkanlık döneminde Çin ile ilişkiler, özellikle ticaret savaşları ve gümrük tarifeleri gibi meselelerle gerilmişti. Trump’ın Çin’e karşı uyguladığı sert politikalar, 2024’teki seçim öncesinde yeniden gündeme geldi. Xi, Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması halinde, bu politikaların yeniden gündeme geleceğinden endişe duyuyor. Trump’ın Çin’e karşı yürüttüğü sert politikaların bir devamı olarak, Xi’nin bu tür bir yönetimle ilişkileri yönetme konusunda daha temkinli olacağı anlaşılmakta.
Biden ise Trump’ın yaklaşımını eleştirerek, istikrarlı ve yapıcı bir Çin-ABD ilişkisi kurmanın önemine dikkat çekti. Biden yönetimi, Çin ile olan rekabeti kontrollü bir şekilde yönetmeye çalışırken, Trump’ın başkanlık dönemi boyunca uyguladığı sert politikalar bu ilişkilerin evrimini büyük ölçüde etkilemişti. Çin ve ABD arasındaki bu rekabetin, gelecekte nasıl şekilleneceği, dünya politikasını doğrudan etkileyecek.
Gelişen Teknoloji ve Küresel Ekonomi
Xi Jinping, Biden’a, gelişen büyük bir bilim-teknoloji devriminde, tedarik zincirlerinin bozulmasının ve iki ülke arasındaki ayrışmanın bir çözüm olmadığını belirtti. Bu açıklama, Çin’in gelecekteki teknolojik gelişmelerde lider olma hedefini gözler önüne seriyor. Çin, yapay zeka, biyoteknoloji ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda güçlü bir strateji izlerken, ABD ise bu alanlarda rekabeti sürdürmeye devam ediyor.
Biden yönetiminin Xi’ye karşı gösterdiği diplomatik çaba, bu alanda da kendini gösteriyor. Xi’nin teknoloji devrimindeki bu yaklaşımı, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geleceğini belirleyecek unsurlar arasında yer alıyor.
Belirsizlik ve Gelecek Perspektifleri
Görüşmelerin ardından, Çin-ABD ilişkilerinin nasıl şekilleneceği konusunda hala birçok belirsizlik bulunuyor. Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması, bu ilişkilerin yeni bir döneme girmesine neden olabilir. Ancak Biden’ın ve Xi’nin sürekli iletişimde kalma çabaları, daha stabil bir dünya düzeni kurmak adına umut verici. İki liderin, aralarındaki stratejik rekabeti, global işbirliği ile dengeleme çabası, gelecekteki dünya düzeni üzerinde önemli bir etki yaratacak gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Biden ve Xi’nin son görüşmesi, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin nasıl evrileceği konusunda bir ön izleme sunuyor. Gelecekte Çin-ABD ilişkileri, sadece ikili meselelerle sınırlı kalmayacak, küresel